Uludağ Ultra Trail 42K – İlk Edisyon Deneyimi
Koşu Süresi: 5 Saat 11 Dakika | Mesafe: 44,5K | Rakım Kazanımı: 2250+ mt
Türkiye’nin en köklü ve prestijli dağ yarışlarından biri olan Uludağ Ultra Trail’de, bu yıl ilk kez koşulan 42 kilometrelik parkurun start çizgisindeydim. Asfalt maratonlar üzerine kurulu koşu geçmişimle birlikte, son yıllarda arazide derinleşme çabamın bir parçasıydı bu yarış. Zihinsel ve fiziksel anlamda bu kadar fazla değişken barındıran bir parkurda yer almak, kendimi test etmekten öteye geçti. Hem ilk edisyonun heyecanı hem de yarışın teknik gereklilikleri bu deneyimi unutulmaz kıldı.
Asfalttan Toprağa: Dönüşüm Süreci
Yaklaşık 5-6 yıldır koşu dünyasının içindeyim. Yol yarışları ve maratonlar, planlamamın temelini oluşturuyor. Ancak son 2 yıldır, hızın ötesinde dayanıklılık, zihinsel sağlamlık ve doğa ile temas sunan arazi koşularına yönelmeye başladım. Başlangıçta “yavaş”, “belirsiz” ve “fazla teknik” bulduğum bu dünyaya artık daha çok çekildiğimi hissediyorum. Çünkü dağda sadece bacak değil, zihin de çalışıyor.
2024 yılı Kapadokya fuar alanında, Uludağ Ultra Trail organizatörlerinden Veysel Abi ve Mehmet Abi ile ayaküstü sohbet ederken, “Canpo, Uludağ'da 42K parkuru olsa nasıl olur?” sorusuyla karşılaştım. Hiç tereddütsüz “Abi siz açın, ben ilk kayıt olurum,” dedim. Meğer parkur hazırmış bile. O sözün ardından detaylara bakmadan, yarış resmen duyurulur duyulmaz kayıt oldum.Ok yaydan çıkmıştı bir kere : )
Hazırlıklar ve Taktiksel Dönem
Yarışa hazırlık sürecim kontrollü ve planlıydı. Arazi yarışlarını genellikle antrenman yarışı gibi görürüm. Bu bağlamda yarıştan önce Efes Ultra 42K ve ardından Trakya Ultra 37K koşarak hem ayaklarımı hem zihnimi toparladım. Trakya sonrası, dört hafta boyunca Kayışdağı’nda 1000 metre irtifa kazançlı, 30K’lık antrenmanları her Cumartesi tekrarladım. Bu süreçteki en büyük katkıyı ise birlikte koştuğum antrenman partnerim Tarık sağladı. Özellikle mental anlamda birlikte koşmak çok şey kazandırıyor.
Yarıştan Günler Öncesi: Zihinsel Hazırlık
Yarışın yaklaşmasıyla birlikte, fiziksel hazırlığın ötesine geçip zihinsel olarak parkuru "koşmaya" başladım. Google Earth Pro üzerinden parkuru 3 boyutlu inceleyip tüm yükselti geçişlerini, iniş çıkışları kafamda canlandırdım. Bu görselleştirme alışkanlığı, yarış günü geldiğinde rotaya yabancılık çekmememi sağladı.
Ancak her şey dijitalde planlandığı gibi olmuyor. 2. Oteller bölgesine gelip küçük zirveyi görünce “Biz burayı nasıl tırmanacağız?” dedim. O an parkurun doğrudan yüzüme konuştuğu andı.
Yarış Sabahı: Rakımda Başlayan Zorluk
Start noktası yaklaşık 1800 metre irtifadaydı. Yüksekte yarışmak, özellikle deniz seviyesinde yaşayanlar için hem nabız kontrolü hem oksijen yönetimi açısından zorlayıcıdır. Yarıştan önce ufak bir ısınmayla kalp atışlarımı kontrollü yükselttim. Baton taşımamayı tercih ettim; zira parkurun büyük kısmında gerek görmüyordum. Bugün geriye dönüp bakınca, bazı bölümlerde batonun ciddi destek sağlayabileceğini düşünüyorum.
Küçük Zirve Tırmanışı ve İlk Segment
Yarış start aldıktan hemen sonra parkur bizi sert bir tırmanışla Küçük Zirve’ye yönlendirdi. İlk 5.6 kilometrelik bölüm, toplam 700 metreye yakın irtifa kazandıran ciddi bir tırmanıştı. Bu kısmı koşmaya çalışmak, yarışın kalanına zarar vereceğinden bilinçli olarak yürüdüm. Koşabildiğim bölümlerde hızlanarak, bu ilk segmenti yaklaşık 49 dakikada tamamladım. Rakım burada 2472 metreye ulaşıyordu. Bu irtifada vücudu desteklemek adına su tüketimi ve tuz-elektrolit dengesi kritik. Beslenme planımı burada harfiyen uygulamaya başladım.
Teknik Hatlar, Zirve Sırtı ve Sürat
Zirve hattında, 30K yarışının henüz başlamamış olması sayesinde oldukça serbest ve açık bir şekilde ilerleyebildik. Teknik iniş çıkışlar ve taşlık patikalar üzerinde, "dağ keçisi" gibi ilerlemek gerekiyordu. Bu alandaki deneyim, bacak koordinasyonu ve mental dengeyi zorluyor.
Cennettepe’de 11.5. kilometredeki CP’ye ulaştığımızda, 30K parkuruyla rotamız birleşti. Kalabalık bir yarışın ortasına düşmek başta tedirgin edici olsa da, parkurda karşılaştığım koşucuların bilinçli davranışları beni etkiledi. Herkes arkadan gelen hızlı koşuculara yol veriyor, destekliyor, saygı gösteriyordu. Bu tür davranışlar, dağ yarışlarının neden farklı bir ruh taşıdığını gösteriyor.
Kirazlıyayla–Zeyniler: İnişin Dili
kilometredeki Kirazlıyayla CP’ye geldiğimizde, iniş başladı. Ancak bu sadece bir düşüş değil; quadriceps kaslarını parçalayabilecek kadar uzun ve dik bir inişti. Sıcaklık artıyordu, vücut ısımı dengelemek için her CP’de başımı ıslatıyor, suluğuma elektrolit tablet takviyesi yapıyordum.
Zeyniler’e vardığımızda (22. km civarı), yarışın kırılma noktası olan "duvar tırmanışı" başlıyordu. 4 kilometrede 900 metrelik bir yükselme, yarışın en zorlayıcı fiziksel bölümüydü. Bu segmentte koşmayı denemek, yarışın kalan kısmına büyük zarar verebilir. Kontrollü bir yürüyüşle bu bölümü tamamladım.
Sarıalan’dan Finish’e: Geçmişin İzini Silmek
Sarıalan CP’ye ulaştığımda, yorgunluk vardı ama bilinç de yerindeydi. 2023 yılında burada 30K parkurunda bitik halde olduğumu hatırladım. Bu kez daha sistematik ilerlemiştim. Stoklarımı yenileyip, kalan 11-12 kilometrelik bölümde tempoyu arttırmaya başladım.
Son kısımda Softaboğan Şelalesi iniş-çıkışı, parkurun son teknik bariyeriydi. Ama bu kez orayı bile yokuşları koşarak geçebilecek durumdaydım. Artık bitişe sadece birkaç kilometre kalmıştı. 42. kilometrede patikadan çıkıp toprak yola vardım. Finish hattına asfaltla bağlanan bölümde son enerjimi ortaya koydum.
Koridor boyunca alkışlar, gönüllülerin desteği ve diğer koşucuların motivasyonu beni taşıdı. O bariyerli son düzlükte tüm yorgunluk bir film şeridi gibi aklımdan geçti.
Ve finish.
5 Saat 11 Dakika: Bir Zirveden Daha Fazlası
Yarışın sonunda saatime baktığımda 44,5 kilometreyi 5 saat 11 dakikada tamamladığımı gördüm. Hedef süreyi tutturmuş, yarışın başından beri arkasında koştuğum Ayhan ve Mikhail ile aramızdaki sıralamayı koruyarak genel 3. sırada bitirmiştim. Fiziksel olarak zorlayıcı, zihinsel olarak öğreten bir parkurda büyük bir deneyim kazanmıştım.
Organizasyon, Teknik Kalite ve Tavsiyeler
Uludağ Ultra Trail organizasyonu her sene kendini geliştiriyor. İşaretlemeler, CP’lerdeki destek, gönüllülerin yönlendirmeleri dört dörtlüktü. Özellikle ANDA ekibi parkur güvenliği konusunda etkileyiciydi. Avrupa’daki yarışları andıran detaylara yer verilmişti: finish koridoru, CP düzeni, yarış öncesi bilgilendirme ve atmosfer.
Bu yarış, OCC gibi Avrupa dağ yarışlarının ayarında bir teknik rota sunuyor. Seneye daha da gelişeceğinden eminim.
Kimler Bu Parkuru Koşmalı?
Trail tecrübesi olan koşucular
Beslenme stratejisini test etmek isteyenler
Teknik zeminlerde ayak hakimiyetine güvenenler
Mental dayanıklılığını geliştirmek isteyen herkes
Tavsiyeler:
İstanbul gibi deniz seviyesindeki şehirlerde yaşayanlar için irtifa çarpması gerçek. Erken gelip antrenman yapmak çok değerli.
Baton kullanımı bazı bölümlerde ciddi avantaj sağlar.
Beslenmeyi ve su takviyesini yarışın ilk yarısından itibaren oturtun, son yarı bu plana teşekkür edecek.
Kapanış
Uludağ Ultra Trail 42K parkuru, sadece bir yarış değil; zihinsel sınırların, fiziksel limitlerin test edildiği bir dağ yolculuğu. Bu ilk edisyon, yalnızca mesafe ya da dereceyle değil, kazandırdığı deneyimle benim için anlamlıydı.
Bu parkuru koşmayı düşünen herkes için şunu net söyleyebilirim: Eğer bu rotaya saygıyla yaklaşırsanız, o da size yol açıyor. Ama hafife alırsanız, gereken dersi gecikmeden veriyor.
Teşekkürler Uludağ, teşekkürler doğa.Yardımcı bağlantılar.
Efes Ultra Trail 42K- by Strava
Trakya Ultra Trail 37K- by Strava
Kayışdağı Antrenman 1 - 25K
Kayışdağı Antreman 2 - 32K
Kayışdağı Antrenman 3 - 30K
Kayışdağı Antrenman 4 - 31K Uludağ Ultra Trail 42K
Ayaklarına sağlık blogu yeni fark ettim. Okuyup öğrenecek çok şey var.
YanıtlaSil